
Ülfet çok tehlikelidir.
Müslümanın en çok üstünde duracağı şeylerden birisi odur. Mesela hücrenin
yapısını inceliyor nefesi kesiliyor ama beynini arkasında muazzam bir ülfet
dalgası sürekli emer onu, o gelen bilgiyi sürekli yok eder. Ülfet felaket bir
şeydir. Mesela Peygamberimiz (s.a.v)’in mucizesini duyuyor gözleri doluyor
hayret ediyor, ülfet onu bir anda yutup-atar. İnsanın ülfet eğilimi vardır.
Ülfete direnmek lazım. Ülfete peygamberler hiçbir şekilde aman vermezler.
Mesela Hz. İsa Mesih (a.s)’ın özelliğidir. Çok keskin akılla bir şey teşhis
ediyor; ülfet geldiğinde ülfet onun beyninde etkili olmuyor. O bilgiye zarar
veremiyor ülfet, alışkanlık yani, normal karşılama. Ona karşı bir kere Allah’a
dua edilmesi lazım “Ya Rabbi beni ülfetten koru. Harika bilginin
etkileyiciliğini kalbime hakim kıl, ruhuma hakim kıl. İmanıma vesile olan bu
değerli bilgiyi ülfetle yok etmekten beni koru.”
Ülfet tabii bazı şeylerde
faydalı olur. Mesela insan acı olayla karşılaşır kendi kafasına göre. Tevekkül
eder ama bazı insanlar tevekkül etmezler. Ama bir süre sonra ülfet gelişir,
ülfetle o acıdan rahatsız olmaz artık. Veyahut onu rahatsız eden herhangi bir
şey olur, ülfet gelişir ona karşı artık direnç kazanır. Ama harika bilgiye
karşı ülfet felakettir. Buna çok dikkat etmek lazım.
Her duyduğumda nefesim kesiliyor. Böbrek,
kanda olan atomu, molekülü tek tek tanıyor. Atomu ve molekülü elektro mikroskop
göstermiyor, insan göremiyor. Hücrenin gözü yok, burnu yok, eli yok, kolu yok
hiçbir şeyi yok, hücre böbrek hücresi. Geliyor kana bakıyor, insanın zararlı
olan maddelerine “şunlar zararlı” diyor, “ben bunları alıyorum” diyor. Faydalı
olan? “O dursun” diyor. Yüzlerce binlerce faydalı molekül var, yüzlerce
binlerce de faydasız var nasıl ayırt ediyorsun? Gelir gelmez anlıyor. “Sen bana
yararsın geç, sen amonyaksın sen yaramazsın seni atıyorum” diyor. “Sen, başka
bir molekül sen bana yaramazsın.” “Şu faydalı, sen geç.” Bu müthiş bir şey. Tek
bir hücrenin bu kadar akıllı olması ve teker teker seçip-ayırıyor. Eli yok,
kolu yok, kafası yok, gözü yok hiçbir şeyi yok, faydalı olanı atıyor bir
kenara, o vücutta kullanılmaya başlıyor, zararlı olanı da atıyor çöp
tenekesine. Ve gece gündüz biz uyurken de bunu yapıyor, yürürken de bunu
yapıyor, sessiz sedasız geceli gündüzlü sabırla bu temizleme işlemini yapıyor.
Şimdi bu ne bu? Bu tek başına insanın Allah’a tam anlamıyla, kamil anlamıyla
iman etmesine vesile olacak bir bilgi.
Ama ülfet
bunun üstüne çöktü mü kafa gider, bir anda dağılır gider. Bilgiyi emer ülfet
yok eder. Ülfetin şu yönden faydası olabilir Allah tarafından insanlara;
Allah’ın haşyetinden helak olmamaları için verilmiş bir özellik. Çünkü normalde
Allah’ın varlığından, Allah’ın haşyetinden, Allah’ın korkusundan normalde insan
helak olur Allah esirgesin. Ölür yani kaldıramaz. Fakat ülfetle Allah bunu
rahatlatıyor, ülfette bu şey gider insanın üstünden daha sakin olmasını sağlar.
Bir sinir ilacı gibidir insana, psikolojik bir sakinleştirici gibidir ülfet.
Bazı şeylerde mesela farz edelim mana alıyor adam; mana insandaki o ülfet
gücünü kıran bir maddedir. Berraklaşıyor, eğer zayıfsa kişiliği adamın delirir
Allah esirgesin. Yani çok olumsuz etki yapar. Delirir derken bunalıma girer,
çok zor duruma düşer, çok sıkılır. Ama almadığında ülfetin örtücü yönüyle rahat
etmiş oluyor. Fakat ülfet bu sefer imani konulara da musallat olur o yönüyle,
onu örter bu sefer. Mesela sırf böbrek yeterlidir bir insanın iman etmesi için.
Sırf beyinde görüntünün oluşması zaten konuyu kökten bitiren bir şey.

Derin düşünmeyi ortadan kaldırır ülfet. Mesela adam derin
tefekkür ediyor, derin düşünüyor, ülfet bir devreye girer dümdüz olur. Bir çok
şeyde durdurucu etkisi vardır. Onun için bu konunun kurtuluşunu Allah’a
sığınmakta ve irade kullanmakta aramak lazım. Israrla irade kullanarak sabırlı
bir direnmeyle, kararlı bir direnmeyle ülfeti kontrol altına almak lazım.
23 KASIM 2013 / SN ADNAN OKTAR