KENDİ AKILLARINCA MÜMİNLERİN YANILGI
İÇİNDE OLDUKLARINI DÜŞÜNÜRLER
Münafıklar ve
kalblerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: “Bunları (müslümanları) dinleri
aldattı.” Oysa kim Allah’a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü
olandır, hüküm ve hikmet sahibidir... (Enfal Suresi, 49)
Ve (yine)
kendilerine: “İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin” denildiğinde:
“Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?” derler. Bilin ki, gerçekten
asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)
PEYGAMBERE VE MÜSLÜMANLARA AKIL
VERMEYE KALKARLAR (BİLMİŞ ÜSLUP KULLANIRLAR)
Kendilerine:
“Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde: “Biz sadece ıslah edicileriz”
derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.
(Bakara Suresi, 11-12)
Hani Musa
kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor"
demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden
olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. (Bakara Suresi, 67)
Haberin
olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler
edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla
yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında
hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir... (Zümer Suresi, 3)
Dillerinizin
yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla "şuna helal, buna haram"
demeyin.Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz... (Nahl Suresi, 116)
...Allah
yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta
(cehde) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha
şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı... (Tevbe Suresi 81)
İMANİ ŞÜPHE İÇİNDEDİRLER
İnsanlardan
öyleleri vardır ki: “Biz Allah’a ve ahiret gününe iman ettik” derler; oysa
inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar,
yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. (Bakara Suresi, 8-9)
Dikkatli
olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler.
Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)
Ey iman
edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman,
yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı
oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. (Tevbe
Suresi, 38)
ŞEYTANIN ETKİSİNE KOLAYCA GİRERLER
Şeytan onları
sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte
onlar, şeytanın fırkasıdır. (Mücadele Suresi, 19)
Kim Rahman
(olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini
kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. Gerçekten bunlar (bu
şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten
hidayette olduklarını sanırlar. (Zuhruf Suresi, 36-37)
KORKAKTIRLAR
Gerçekten
sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden
değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. (Tevbe Suresi, 56)
... Onlardan
bir topluluk da: “Gerçekten evlerimiz açıktır” diye Peygamberden izin
istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak
istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)
DİNE KARŞI TAVIRLARI GEVŞEKTİR,
ŞEVKSİZDİRLER
Onlara
sorarsan, andolsun: “Biz dalmış, oyalanıyorduk” derler. De ki: “Allah ile,
O’nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?” Özür belirtmeyiniz. Siz,
imanınızdan sonra inkâra saptınız. ...(Tevbe Suresi, 65-66)
...Onlara:
“Gelin, Allah’ın yolunda cehd edin ya da savunma yapın” denildiğinde, “Biz cehd
etmeyi bilseydik elbette sizi izlerdik” dediler. O gün onlar, imandan çok küfre
daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı... (Al-i İmran
Suresi, 167)
Eğer (cehde)
çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.... (Tevbe Suresi 46)
Yol, ancak o
kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde senden izin isterlerve bunlar
geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. (Tevbe Suresi 93)
HEMEN ÜMİTSİZLİĞE KAPILIRLAR
İnsana bir
nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da
umutsuzluğa kapılır. (İsra Suresi, 83)
Biz insanlara
bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği
dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde hemen umutsuzluğa kapılırlar.
(Rum Suresi, 36)
HÜZNE YATKINDIRLAR
İnsan, hayır
istemekten bıkkınlık duymaz; fakatona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen
bir umutsuzdur. (Fussilet Suresi, 49)
Ayetlerim
size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz? Dediler
ki:"Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz." (Müminun
Suresi, 105-106)
Allah'tan
‘İçi titreyerek korkan’ öğüt alır-düşünür. 'Mutsuz-bedbaht' olan ondan
kaçınır.(Ala Suresi, 10-11)
HAKSIZLIĞA UĞRADIKLARINI DÜŞÜNMEYE
EĞİLİMLİDİRLER
Onlardan
sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse
hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar. (Tevbe
Suresi 58)
Bunların
kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve
elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır, onlar
zalim kimselerdir. (Nur Suresi, 50)
ŞİRK İÇİNDEDİRLER, İNSANLARDAN
ÇEKİNİRLER
... Oysa cehd
(çaba göstermek) üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan
Allah’tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya
kapılıyorlar ve: “Rabbimiz, ne diye savaşı (cehd etmeyi) üzerimize yazdın, bizi
yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. ... (Nisa Suresi, 77)
Herhalde
içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından' siz, Allah'tan daha
çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların 'derin bir
kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 13)
Onların çoğu
Allah’a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar. (Yusuf Suresi, 106)
FİTNE ÇIKARMA MAKSATLI KONUŞMALAR
YAPARLAR
Bir sûre
indirildiğinde onlardan bazısı: “Bu, hanginizin imanını arttırdı?” der.Ancak
iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler.
(Tevbe Suresi, 124)
Onlardan bir
grup da hani şöyle demişti: “Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için
(burada) kalacak yer yok, şu halde dönün.” Onlardan bir topluluk da: “Gerçekten
evlerimiz açıktır” diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık
değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)
Onlardan
öyleleri vardır ki, dillerini Kitab'a doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur
göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir."Bu
Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de
bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
Sinsice,
kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden.Ki o,
insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); (Nas
Suresi, 4-5)
İNKAR EDENLERE MÜMİNLERİN ALEYHİNDE
LAF TAŞIRLAR
Sizinle
birlikte çıksalardı, size ‘kötülük ve zarardan’ başka bir şey ilave etmez ve
aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara
‘haber taşıyanlar’ vardır. Allah, zulmedenleri bilir. (Tevbe Suresi, 47)
SÖZLERİNE SADIK DEĞİLDİRLER, VEFASIZDIRLAR
Ki Allah’ın
ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah’ın kendisiyle
birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk
çıkarırlar.... (Bakara Suresi, 27)
Eğer onlara
(şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık
çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az
(zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı. (Ahzab Suresi, 14)
MÜMİNLERİN ARASINDA YALAN HABER
YAYMAYA ÇALIŞIRLAR
Doğrusu,
uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir
topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir
hayırdır... (Nur Suresi, 11)
MÜMİNLERİN ZOR DURUMA DÜŞMELERİNİ
İSTERLER
Size bir
iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna
sevinirler.Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların ‘hileli düzenleri’ size
hiçbir zarar veremez... (Al-i İmran Suresi, 120)
Sana iyilik
dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: “Biz önceden
tedbirimizi almıştık” derler ve sevinç içinde dönüp giderler.(Tevbe Suresi, 50)
... Onlar
size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden
hoşlanırlar... (Al-i İmran Suresi, 118)
YALAN YEMİNLER EDERLER
Allah'ın
kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri
görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği)
bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar. (Mücadele Suresi, 14)
ALLAH’IN DEĞİL, İNSANLARIN RIZASINI
GÖZETİRLER
Kendilerinden
hoşnut olmanız için size yemin ederler.Siz onlardan hoşnut olsanız bile
şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz. (Tevbe Suresi, 96)
Sizi hoşnut
kılmak için Allah’a yemin ederler; oysa mü’min iseler, hoşnut kılınmaya Allah
ve elçisi daha layıktır.(Tevbe Suresi, 62)
Ve onlar,
mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah’a ve ahiret gününe
de inanmazlar... (Nisa Suresi, 38)
Onlar,insanlardan
gizlerler de Allah’tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak)
hoşnut olmayacağı şeyi ‘geceleri düzenleyip kurarlarken,’ onlarla beraberdir...
(Nisa Suresi, 108)
KURAN AYETLERİNİ TAM KAVRAYAMAZLAR
Bu, onların
iman etmeleri sonra inkâr etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin
üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar. (Münafikun Suresi, 3)
Sana Kitabı
indiren O’dur. O’ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler
muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne
çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar....
(Al-i İmran Suresi, 7)
İNKARCILARLA MÜSLÜMANLARIN ALEYHİNDE
DOSTLUKLAR KURARLAR
İşte böyle;
çünkü gerçekten onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki:
“Size bazı işlerde itaat edeceğiz.” Oysa Allah, sakladıkları şeyleri (sır
olarak konuştuklarını) biliyor. (Muhammed Suresi, 26)
Onlar,
mü’minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. ‘Kuvvet ve onuru
(izzeti)’ onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, ‘bütün kuvvet ve onur,’
Allah’ındır. (Nisa Suresi, 139)
ALLAH YOLUNDA MÜCADELE ETMEMEK İÇİN
BAHANELER ÖNE SÜRERLER
Yol, ancak o
kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde senden izin isterler ve bunlar
geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir...
(Tevbe Suresi, 93)
Allah’ın
elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler
ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi çirkin görerek: “Bu
sıcakta çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşinin sıcaklığı daha
şiddetlidir.” Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
Eğer yakın
bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk
onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte
(savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler... (Tevbe
Suresi, 42)
İBADETLERİNİ İSTEKSİZCE YAPARLAR
İnfak
ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah’ı ve elçisini
tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak
etmeleridir.(Tevbe Suresi, 54)
... Namaza
kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı
ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)
Allah'a ve
ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cehd etmekten (kaçınmak
için) senden izin istemezler.Allah takva sahiplerini bilendir. Senden, yalnızca
Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında
kararsızlığa düşenler izin ister. (Tevbe Suresi 44-45)
MÜSLÜMANLARA KARŞI DÜŞMANCA TAVIRLAR
GÖSTERİRLER VE KİNDARDIRLAR
...Buğz (ve
düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise,
daha büyüktür. ... (Al-i İmran Suresi, 118)
Sizler, işte
böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne
inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi
başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak
uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah,
sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 119)
PEYGAMBERE İTAAT ETMEK AĞIRLARINA
GİDER
Aralarında
hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz
çevirir. Eğer hak lehlerinde ise, ona boyun eğerek gelirler. Bunların
kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve
elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar?... (Nur Suresi, 48-50)
Sonra birbiri
peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu
yalanladılar.... (Mü’minun Suresi, 44)
ALAYCIDIRLAR
Ayetlerimiz
konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye
kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda
hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma. (Enam Suresi, 68)
Onlara
sorarsan, andolsun: "Biz dalmış, oyalanıyorduk" derler. De ki:
"Allah ile, O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?"
(Tevbe Suresi, 65)
Ey iman
edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha
hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin),belki kendilerinden daha
hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük
düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra
fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta
kendileridir. (Hucurat Suresi, 11)
GIYBET YAPARLAR
Arkadan
çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay
haline;(Hümeze Suresi, 1)
Ey iman
edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin
(birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini
yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini
yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz
Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 12)
KISKANÇTIRLAR
... Kitap
verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki
"kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler.
Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse,
(bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 19)
Oysa
kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık
ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden
başkası değildir... (Bakara Suresi, 213)
YAPTIKLARI İYİLİKLERİ DİLE GETİREREK
RAHATSIZLIK
VERİRLER
Ey iman
edenler Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye
malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz
kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna
benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar
kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler... (Bakara Suresi,
264)
ŞIMARIKTIRLAR
Bir de
yurtlarından refahtan şımarıp-azıtarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve
(halkı) Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını
çepeçevre kuşatandır. (Enfal Suresi, 47)
Ve andolsun,
kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz;
"Kötülükler benden gidiverdi" der. Çünkü o, şımarıktır,
böbürlenendir. (Hud Suresi, 10)
İşte bu,
sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız
dolayısıyladır. (Mümin Suresi, 75)
TARTIŞMACIDIRLAR
De ki:
"O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında
(sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin
de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız."
(Bakara Suresi, 139)
Allah,
kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin
mi?... (Bakara Suresi, 258)
Artık sana
gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip-tartışmalara
girişirlerse' de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı
ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı
lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım."
(Al-i İmran Suresi, 61)
İşte sizler
böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç
bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir,
sizler bilmezsiniz. (Al-i İmran Suresi,66)
Onlardan seni
dinleyenler vardır; oysa biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak)
kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar,
hangi 'apaçık-belgeyi' görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkar etmekte
olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek: "Bu, öncekilerin
uydurma masallarından başka bir şey değildir" derler. (Enam Suresi, 25)
İnsanlardan
kimi, hiç bir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah
hakkında tartışır-durur. (Hac Suresi, 8)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder