2 Temmuz 2015 Perşembe

ALLAH YARATILIŞ MUCİZELERİ KONUSUNDA DÜŞÜNMEYİ EMREDER



Allah, Yaratılış Mucizeleri Konusunda Düşünmeyi Emreder 

İnsanlar Allah'ın varlığını, kudretini ve bazı sıfatlarını, yaratmış olduğu varlıklara bakarak anlarlar. Her resmin kendi ressamını tanıtması gibi, canlı ve cansız varlıklar da kendilerini yaratmış olan Allah'ı bize tanıtırlar. İnsanın da bunlar üzerinde düşünmesi ve yaratılış delillerine tanık olması gerekir. Nitekim Allah Kuran'da, deve, sivrisinek, arı, örümcek gibi çeşitli hayvanları, bitkileri, ağaçları, dağları, yerleri, gökleri birer iman hakikati, yani yaratılış mucizesi olarak örnek vermiştir. 

Kuran'da iman hakikatlerine dikkat çekilen ayetlerden bazıları şöyledir: 

"Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi?" (Gaşiye Suresi, 17–20) 

"Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rableri'nden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz." (Bakara Suresi, 26) 

"Güneşi bir aydınlık, ayı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tesbit eden O'dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır. Gerçekten, gece ile gündüzün ardarda gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır." (Yunus Suresi, 5–6) 

“Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68–69) 

Ayetlerde dikkat çekilen iman hakikatleri, konuları vicdanıyla düşünen her insan için, kişiyi Allah'ın varlığını kavramaya ve Rabbimize yakınlaşmaya götüren çok önemli vesilelerdir. 

İman hakikatleri elbette ki sadece bu ayetlerdeki örneklerle sınırlı değildir. Çevremizde gördüğümüz -veya göremediğimiz- birçok varlık, vicdanıyla ve aklıyla bakan her insan için bir iman hakikati olma özelliği taşır. Örneğin bahçede yürüyen karınca, masada duran çiçek, sokaktaki veya evimizdeki kedi, köpek ya da kuş, vücudumuz, göklerdeki ve yerdeki kusursuz düzen, yağmurun yağması, çevremizi sarıp bizi uzaydan gelen zararlı ışınlardan ve maddelerden koruyan atmosfer ile bunlar gibi daha niceleri Allah'ı tanımak isteyen her insan için birer iman hakikatidir. Dev bir yıldızın hayatı, büyük bir iman delili olabileceği gibi vücudumuzun herhangi bir organı da imana yönelten bir hakikat olabilir. 

Hayatı boyunca etrafında gördüğü veya duyduğu herşeyde Allah'ın ayetlerini fark edip bunlar üzerinde düşünmek mümin için büyük bir sorumluluktur. Vicdan sahibi her insan bunun bilincindedir. Allah'ın yarattığı milyonlarca canlının, kusursuzca yayıp döşediği yeryüzü ve uçsuz bucaksız göklerin arasında yaşarken, bunları düşünmez, gaflet içinde hayatını sürdürürse bu davranışının hesabını veremeyeceğini bilir. 

İman Hakikatlerinin Önemine Kuran'da Dikkat Çekilir 

Kuran'da, insanı Allah'ın yarattığı, insanın varoluş gayesinin Rabbimize ibadet ve kulluk etmek olduğu, ölümden sonra kişiyi sonsuza kadar sürecek ahiret hayatının beklediği açıkça bildirilir. İnsan, bu gerçeklere şahitlik eden "deliller" üzerinde de derin düşünmeye çağrılır. Kuran'da Allah'ın varlığının, birliğinin ve sıfatlarının kesin delilleri olan olaylar ve varlıklar ise, "ayet" olarak isimlendirilirler. Allah'ın ayetleri Kuran'da yazılı olduğu gibi dış dünyada ve insanın kendi nefsinde de vardır. 

Allah'ın varlığını ve sonsuz kudretini gözler önüne seren deliller sadece Kuran'da değil, yaşadığımız her ortamda bulunmaktadır. İster dala konan bir kuş, ister bahçede gördüğümüz bir çiçek, isterse de gökyüzündeki bir yıldız olsun, yaşadığımız sürece karşımıza çıkan herşey Rabbimizin manen "okumamız" için bize gönderdiği birer mesaj özelliği taşımaktadır. Bu açıdan baktığımızda tek bir çiçek dahi bir mektuptur. Onu okuyabilene, Yaratıcımızın mesajını getirmiştir. (Harun Yahya, Kuran Mucizeleri) 

Öte yandan, bazı iman hakikatleri de insanlara Kuran'ın hak Kitap olduğunu ispatlayıcı niteliktedir. Çünkü evrenin yoktan varoluşu ve genişlemesi, göklerle yerin birbirinden ayrılması, gök cisimlerinin yörüngeleri, Dünya'nın yuvarlak olması, gökyüzünün korunmuş bir tavan görevi görmesi, atmosferin katmanları, yağmurun oluşumu, aşılayıcı rüzgarlar, denizlerin birbirine karışmaması gibi, Kuran'da mucizevi biçimde 1400 yıl önce tarif edilen birçok iman hakikati, ancak son yüzyılın bilimi sayesinde birer birer anlaşılmıştır. Bu gibi konularda, Kuran'ın vahiy edildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bilgilerin Kuran ayetlerinde açıklanmış olması, Kuran'ın Allah sözü olduğunu insanlığa bir kez daha açıkça gösteren önemli gerçeklerdendir. 

Yaratılış Hakikatlerinde Derinleşmek 

Vicdan sahibi insan çevresindeki herşeyin bir iman delili olduğunu bilir. Denizdeki avını yakalamak üzere suya doğru süzülen bir martının, toprak üzerinde yürüyen küçük bir karıncanın, her sene kilolarca meyve veren bir elma ağacının, tonlarca ağırlığına rağmen gökyüzünde duran bulutların, kısacası gözünü çevirdiği yerde gördüğü herşeyin, Allah'ın varlığının delilleri olduğunun farkındadır. 

Kuran ayetlerinde, iman hakikatlerinin derinlemesine görülüp anlaşılabilmesi için iki önemli özellikten daha bahsedilmektedir: Düşünmek ve bilgi sahibi olmak... 

Allah, Kuran'daki birçok ayetinde bildirdiği gibi yarattığı şeyler üzerinde düşünmemizi ve bunlardan öğüt ve ibret almamızı ister. Nitekim çevremizdeki canlı cansız tüm varlıklar da bizim Allah'ın sonsuz yaratma gücünü, sanatını, ilmini derin derin tefekkür etmemiz için yaratılmışlardır. Kuran'da belirtildiği gibi bunların tümü bir amaç üzerine yaratılmıştır. Bunları önemsemeden geçmek ve düşünmemek, Allah'ın ayetlerinden yüz çevirmek anlamına gelir ki, mümin böyle bir tavırdan şiddetle kaçınır. 

Allah iman hakikatlerinin düşünen insanlar için bir anlamı olduğunu belirtmiştir. Ancak burada düşünmekten kastedilen bazı insanların sandığı gibi "Allah ne kadar güzel yaratmış" veya "ne kadar muhteşem bir canlı" gibi sadece sözde kalan ezberlenmiş tepkilerden ibaret değildir. Yapılması gereken uzun uzun, derin ve kapsamlı bir şekilde Allah'ın yarattıkları hakkında düşünmek, yaratılıştaki hikmet ve incelikleri tespit etmek, böylelikle Allah'ın sonsuz ilmine, kudretine ve sanatına şahit olarak Rabbimizi tanımaktır.


ALLAH’A YAKINLIKTA TEFEKKÜRÜN ÖNEMİ



Yüce Rabbimiz, Kuran'daki pek çok ayette insanları düşünmeye davet etmektedir. Düşünmek, özellikle "derin düşünmek" insanın, alemleri yoktan var eden, sonsuz güç sahibi Yüce Allah'ı takdir edebilme gücünü, kavrayışını dolayısıyla Allah korkusunu ve Allah'a olan yakınlığını artıran en önemli vesilelerden birisidir. 

Allah Kuran'ın birçok ayetinde "...düşünmez misiniz?" (Nahl Suresi, 17), "...düşünen bir topluluk için deliller vardır" (Bakara Suresi, 164) ifadeleriyle düşünmenin önemini haber vermiş ve üzerinde düşünmemiz için sayısız delil yaratmıştır. Gördüğümüz, farkına vardığımız herşey Allah'ın bir tecellisi ve delilidir. Bu nedenle göklerde, yerde ve bunların arasında bulunan herşey insanın düşünmesi için birer vesiledir. Bir ayette şöyle buyrulur: 

"Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. " (Nahl Suresi, 11) 

Tefekkür etmek evrendeki herşeye Allah’ın üstün yaratma sanatının birer delili olarak bakmaktır. Sözgelimi pencereye bakmakla pencereden bakmak bir değildir. Pencereye bakanlar belki pencerenin üzerindeki lekeleri görür ya da pencerenin çerçevesi, camı gibi bir takım yapısal özellikleri hakkında görsel bilgi sahibi olurlar. Pencerenin muhteşem bir dünyaya açıldığını düşünüp buradan dışarı bakanlarsa, bu pencerenin ardındaki güzellikleri seyrederler ve bundan sonsuz keyif alırlar. Bu anlamda tefekkür etmek, çevremizdeki güzellikleri görebilmemize yarayan bir nimettir. Tefekkür sayesinde karşılaştığımız görüntülerin her biri bize Yüce Rabbimiz’in azametini, sonsuz rahmetini ve üstün yaratma sanatını gösterir. 

İnsanlar gün içinde birçok konu hakkında düşünürler. Ancak bu düşüncelerin büyük bir kısmı ahireti için fayda vermeyecek, "boş ve gereksiz", insanı hiçbir sonuca vardırmayan, insana hiçbir şey kazandırmayan, yararsız düşüncelerdir. Oysa önemli olan insanın yaşamının her anında olayların sebeplerini, hikmetlerini araştırarak gerçek anlamda “derin bir şekilde” düşünmesidir. 

“Derin bir şekilde” düşünmeyi başaran bir insan, bir meyve, örneğin bir portakal yerken bile, bu meyve hakkında tefekkür eder; portakalın kuru bir topraktan bu kadar lezzetli ve sulu bir meyve olarak hem de dilimlenmiş bir şekilde çıktığını, insanın ihtiyaç duyduğu vitaminleri içerdiğini ve tam da insanların bu vitaminlere ihtiyaç duyduğu kış mevsiminde yetiştiğini düşünür. Bu şekilde derin düşünen bir mümin, çevresindeki her incelikte Allah'ın kudretini ve sanatını görür, O'nu tesbih eder ve Allah'a yakınlaşmaya bir yol bulur. Müminlerin bu vasıfları Kuran'da şöyle haber verilmektedir: 

"Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabında koru." (Al-i İmran Suresi, 191) 

Tembelliğinden Kurtulmak 

Kimi insanları düşünmekten, gerçekleri görmekten alıkoyan birçok etken vardır. Bu yüzden, her insanın kendisine olumsuz yönde etki eden sebepleri teşhis etmesi ve bunların etkisinden kurtulması şarttır. Derin düşünmeyi engelleyen en önemli etkenlerden bir tanesi düşünce tembelliğidir. Düşünce tembelliğinden dolayı insanlar, herşeyi hep gördükleri ve alıştıkları şekilde yaparlar. Örneğin;

Kişinin hep alıştığı şekilde hareket etmesi,

Zor ve zahmetli bile olsa her konuda yalnızca bildiği yöntemleri uygulaması,

Hiç yeni bir fikir getirmemesi ya da farklı bir yöntem denememesi,

Eksik olduğunu bildiği konularda kişilik özelliklerini iyi yönde değiştirme ihtiyacı duymaması; 
gibi davranışlar yoğun düşünce tembelliğinin en belirgin göstergelerindendir.

Oysa insan tefekkür etmekle gelişir. Doğruları görebilme yeteneğinin artması, adalet duygusunun güçlenmesi, her konuda akledebilme özelliği ve benzeri meziyetlerin kazanılması da tefekkür vesilesiyle gerçekleşir. 

İşte bu noktada tefekkür etmenin bir insana neler kazandırabileceğinin bilinmesi kuşkusuz ki teşvik edici olacaktır. Değerli İslam alimlerimizden Mehmet Zahit Kotku tefekkürün bir insan üzerindeki olumlu etkilerini son derece samimi ve hikmetli bir şekilde şöyle özetlemektedir: 

Düşünmekten Kaçınanları Bekleyen Zor Hesap 

İman etmeyenler, "O gün cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu hatırlamadan) ona ne fayda?" (Fecr Suresi, 23) ayetinde de bildirildiği gibi ancak cehennemi gördükten sonra gerçek anlamda düşünmeye başlarlar. 

Bu kişiler o ana kadar, dünyaya gönderiliş amaçlarını çevrelerindeki canlıların nasıl ortaya çıktığını ve neden yaratıldıklarını, gece ve gündüzün varoluş sebeplerini, evrendeki düzenin kusursuzluğunu, Allah'ın Kuran'da emrettiklerini kısacası kendilerine gerçek anlamda fayda verecek konulardan hiçbirini o ana kadar düşünmemişlerdir. Bir gün tüm insanlar gibi kendilerinin de öleceğini ve Allah'ın huzurunda hesap vereceklerini akıllarına bile getirmemişlerdir. 

Tefekkür Etmenin Ahiretteki Güzel Karşılığı 

Peygamber Efendimiz (sav)’in “Bir saat tefekkür, bin yıl nafile ibadetten hayırlıdır." hadis-i şerifinde önemini vurguladığı tefekkürle ilgili üzerinde durulması gereken önemli bir nokta vardır: Samimi bir şekilde tefekkür etmek, bir mümine hem dünyada hem de ahirette pek çok hayır ve hikmet kazandırır. Çünkü iman eden kişiler etraflarında olan bitenler hakkında sürekli düşünürler; çevrelerindeki varlıkları inceler ve onlardaki yaratılış delillerini görürler. Bu da kişinin üzerindeki gaflet perdesinin aralanmasında ve samimi bir şekilde Allah'a yönelmesinde son derece etkili olur. 

Bu nedenle Allah’a daha yakın olmak isteyen her insanın, tefekkür etmesini engelleyen nedenleri ortadan kaldırarak, samimi ve içten bir şekilde Allah'ın yarattığı her olay ve her varlık üzerinde düşünmesi, düşündüklerinden kendisi için bir öğüt ve ders çıkarması gerekir. 

Tefekkür ederek daima doğruyu gören müminin ahiretteki kazancı Rabbimiz'in sevgisi, rızası, rahmeti ve cenneti olacaktır. Kuşkusuz bu, en güzel kazançtır. Rabbimiz ayetlerde salih müminleri Kendi Katında bekleyen güzel karşılığı şöyle müjdelemiştir: 

"İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir." (Ankebut Suresi, 58-59)